Öncelikle kitabın içeriğinden alıntı yapmayacağımı belirteyim.
Bu durumun iki sebebi var:
İlki iç kapakta yayınevinin, “izinsiz alıntı yapılamaz!” uyarısı.
İkinci ve asıl sebep ise, üç yüz altmış sayfa boyunca alıntı yapılabilecek hiçbir yerin olmaması…
Edebi derinliği geçtim, edebiyat yoksunu; kağıt, emek ve zaman israfını haksızlık etmemek adına, kendimi epey zorlayarak sonuna kadar okudum. Her ne kadar kısa süreli okuma ve yazma yetimi kaybetmeme neden olsa da kendimi toparladım ve sizler için bu yazımı kaleme alıyorum.
Kitap; aynı otelde balayı yapacak olan iki yeni evli çiftin hikayesini konu alıyor. İlk çiftimiz Nefes ve Murat. Nefes, eşi Murat onu aşağıda beklerken odalarına çıkmak için asansöre biniyor. Asansörde diğer çiftimizden Enes var. Enes’de kendisini odalarında bekleyen eşi Ceyda’nın yanına çıkıyor. Nefes, asansöre biner binmez hiç tanımadığı Enes’e: “Tebrik ederim damatsınız herhalde, hayır damat değilseniz neden damatlık giydiniz ki mutlu musunuz bari, ben değilim de en azından siz olun…” şeklinde bir şeyler söylüyor. Enes’in konuşmasına fırsat vermeden, hem ona tavır yapıyor hem de fena halde kur yapıyor.
Bu ikilinin aralarında zorlama, eğreti ve gerçeklik algısıyla bağdaşmayan bir diyalog başlıyor. Aynı anda asansör bozuluyor. Enes, Nefes’in rahat nefes alabilmesi için gelinliğinin ön düğmelerini açıyor…
Google yardımıyla “Önden düğmeli gelinlik” modellerine baktığınızda böyle bir gelinliğe rastlayamazsınız. çünkü böyle bir gelinlik modeli yok. Sanırım gelinlik özel dikim ya da yazarın zengin(!) ütopyasının nadide bir ürünü olmaktan öteye gidemiyor.
Bu ikili asansörden kurtarılıyorlar. Odalarına çıkıp eşleriyle tartışıp otelin barına içmeye gittiklerinde yeniden karşılaşıyorlar. Sonrasında da eşlerinin odalarının bulunduğu kattaki bir odaya giderek geceyi beraber geçiriyorlar.
Sonraki sayfalar boyunca;
“İlk, ilk gece ve bekaret!” vurgusu yapılarak, kadın kimliği ve kadınlık bekarete indirgeniyor. Kadın karakter Nefes; hikaye boyunca aşağılanıyor, aşk uğruna gururunu ayaklar altına alıyor, metalaştırılıyor ve en nihayetinde Enes ona aşık oluyor. Ne kadar da romantik(!) değil mi? Kitabın sonlarına doğru Nefes, eşi Murat’tan boşanıyor. Enes, mahkeme salonunu basıyor. Nefes’i dudağından öperken hakime birbirlerine ne kadar da aşık olduklarını anlatıyor. Nefes’in boşandığı eşi Murat ise “O zaman ben de şimdi Enes’in eşi Ceyda’nın yanına mı gideyim?” Diye soruyor. Kitabın isminin “Asansör” oluşunu bir okur olarak yadırgadım. Çünkü baştan sona swinger vurgusu yapılan bir kitabın ismi, olsa olsa “Swingera Övgü” olabilirdi. Finalde Enes ve Nefes evleniyorlar. Bindikleri asansörün halatları kopuyor. Zemine çakılıyorlar ama burunları bile kanamıyor. Çünkü birbirlerine sarılmışlarmış. Kitap biterken yazar(!) okurlarına, “Bozuk ve karanlık asansörlerden uzak durmayın belki de orada aşkı bulabilirsiniz” diyor. Bu minvalde tavsiyelerde bulunuyor. Çünkü genç yazar(!) yazdıklarının ne kadar vahim sonuçlar doğurabileceğini anlayacak yaşta değil. Yazdıklarını kavrayabilecek ruhsal ve bedensel olgunlukta olduğunu da sanmam.
Bu kitabı okuyan yurdumun genç ve gelişim çağındaki kızlarına tavsiyemdir:
-Gerçeklikle uzaktan yakından hiç bir ilgisi olmayan kitaplardan uzak durun.
- Seks satar! olgusunu, pornografi boyutunda ele alan, kadını metalaştıran ve bunu içler acısı bir romantizimle süsleyen kitaplardan uzak durun.
-Özgür ve özgüvenli bir kadın olmanın hayalini kurun!
Ve unutmayın! Bunları uyguladığınız taktirde hayatınızın kontrolü yalnızca sizlerin elinde olacaktır.
— Dark Passenger —