Aşk, evreni ve zihnimizi kontrol eden en temel dürtülerden olan, Eros’un bir ürünüdür bana sorarsanız. Duygusal ve fiziksel ihtiyacın canlı ya da cansız varlık üzerine aktarılması ve bu durumun kişide bağımlılık yaratmasıdır. İnsan psikolojisi, sevilme ve sevme duygusundan haz alacağını iyi bilir. Bunu aktaracağı maddeyi ölçütlendirirken yaşamsal uyaranları ile hareket eder. Aşka biçilen değer ise Freud’un tecrübeli insan tanımına uyumludur bana göre. Tecrübe ile aşk ters orantılıdır. Ne kadar tecrübeye sahip olursanız o kadar çok aşka olan inancınız kırılır. Bu nedenle ilk aşk diye bir kavram vardır. İlk aşk en saf duygularla ve tecrübesizlikle yaşanır. Ne kadar çok tecrübe ederseniz o kadar güvensiz ve sorgulayıcı olursunuz. Fakat asıl önemli olan, her bir yeni tecrübeye yeterli düzeyde beklenti ekleyerek, kendinizi derin bir umutsuzluğun içinde bulmamanızdır. Çünkü inancın içinde aşk her zaman var olmasa bile umut hep vardır ve var olmalıdır.
- Köşe Yazarı: Sibel Süslü -