Bu yazıda sizlerle Finlandiya’da okul ve sınıfların düzenlemesi nasıldır? Öğrenim sürecine etkileri nelerdir? gibi sorulara cevap bulmaya çalısacağız. Aynı zamanda öğrenme süreci hakkında da birkaç bilgiyi de sizlerle naçizane paylaşmaya çalışacağım. Bu şekilde ülkemizde uygulanabilirliğini incelediğimiz ortam düzenlemelerini kendi okullarınızda ya da yakınlarınızın eğitim aldığı okullarda ne düzeyde yapıldığına bakıp, karşılaştıracağız.
Öğrenme nedir? Öğrenmeyi neler etkiler? Öğrenim sürecinde esas olan şeyler nelerdir? gibi sorular benim kafamda çok dolaşıyordu. Yaklaşık olarak 16 yıldır okulda eğitim alan biri olarak, temel bilgi düzeyi üzerine neden çıkamadığımı ve verilen bilgileri aktarma düzeyinde neden öğrenemediğimi çok düşündüm. Bu sürecin sistem kaynaklı olduğu kadar istekle de ilişkili olduğunun farkına vardım. Açıkçası verileni kavramak için esas olanın bize söylenmesi değil kişinin isteyerek özümsemesi olduğu kanısına vardım. Tabi bu süreçte bir yol göstericinin olması gerekliliği, kendimizi görmemizi sağlayacak farklı yolların mutlaklığı da unutulmamalı. Ve işte bu yüzden kendimi bir şeyleri yazarak anlatmakta buldum, belki bir yol, ya da yol gösterici olurum…
ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Öğrenmeyi etkileyen faktörler, öğrenenle, kullanılan yöntemle ve öğrenmede kullanılan malzeme ile ilişkilidir. Öğrenmeyi etkileyen faktörleri açacak olursam; Öğrenen kişinin hazır bulunma düzeyi (bireyin yaşı, gelişimi, olgunluk seviyesi, tutumu, motivasyonu ve sağlık durumunun elverişli olması hali) ve istekle ilişkisi arasındadır. Aradaki diğer engelleyici unsurlar sadece insanının isteyip istememesiyle alakalıdır. Kullanılan yöntem ve malzeme ise öğrenicinin daha etkin, daha kısa sürede ve öğretinin aktarılabilir düzeye taşınmasını destekleyici yapılardır.
İşte biz bugün sizle destekleyici yapılardan biri olan, malzemeyi ön plana çıkartıp öğrenmeyi etkileyen faktörleri harmanlayarak görsel destekle, açıklamaya çalışacağız ve bunu PİSA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programları) sınavlarında göstermiş oldukları başarının ortam düzenlemesi ile arasındaki ilişkiyi irdeleyerek bakacağımız Finlandiya ile Türkiye günümüz okul ve sınıf düzenlemesine bakarak yapacağız.
FİNLANDİYA’ DA OKUL ORTAM DÜZENLEMELERİ
Bu kısımda sizlere Finlandiya’ da ve Türkiye’de bulunan okullardan bir kaç fotoğraf paylaşacağım ve ortam düzenlemesi hakkında bilgiler verip fikirlerimi söyleyeceğim.
OKUL BAHÇESİ
Finlandiya’da Bir Okul Bahçesi
Finlandiya’ da en dikkat çekici şeylerden biri, okullar belli bir duvar içine alınmış şekilde değildir. Öğrenciler okullara servisle değil daha çok bisikletle kullanarak yada yürüyerek gelmektedir. Bunun aslına bakarsanız sebebi güvenilir bir ortamın oluşturulmuş olmasıyla alakalı olduğunu açıkça ortada. Çünkü güvenliğin en az olduğu ortamda insan daha fazla kısıtlayıcı bir ortam ister kendine. Bu ülkede yaşayan insanlar için kısıtlayıcı duvarlar yok, öğrenci okuldan kaçacak, okul dışı kişilerin herhangi bir tehdit unsuru olacağı endişesi minimum düzeyde. Bizde ki gibi duvarlar çevreleyerek yan sokaktaki okula servisle yollayarak güvenliği sağlama korkusundan bahsedilemez…
Türkiye’ de devlet okullarına baktığımda gördüğüm şey ise ilk başta okulların kalın duvarlar içine alınmış olması. İlkokul düzeyindeki öğrencilerin okul dışına çıkmaları kesinlikle yasak, okul bitiminde direk servisler gelir ve öğrencileri alarak evlerine götürür. Bu sürede öğretmen her türlü öğrenciyi gözetmek ve sağlıklı bir şekilde eve ulaşmasını sağlamakla görevlidir. Lise düzeyine baktığımız da ise duvarlar yine mevcut bu sefer sadece okul çevresi duvarları değil öğrenciler arası cinsiyet duvarları da kendini gösterir. Uzaktan bakıldığı zaman yüksek tedbirli bir sistem, çocuklar güven içinde evinden okuluna okulundan evine gitmekte, lakin bu kısımda atlanılan bir şey var. Çocuk okula servisle geliyor, servisle alınıyor okul dışına çıkmıyor ve güvenliğini kendi değil, başkaları sağlıyor. Kısacası çocuklar güvende olmanın başkaları tarafından desteklenilen bir şey olduğunu kavrıyor. Böyle olunca çocuklar bir tehdit karşısında mantık yürütme becerisinden yoksun, başkalarının yardımı ile hareket eder hale geliyorlar. Bu durumun çocukların öz güven gelişimine de çok etkisi var kanımca. Şu da bir gerçek ki ülkemizde güvenilir ortamın sağlanmamasını etkileyen çok fazla etken var. Bundandır ki ne ailelerde ne de kurumlarda da çocuklara özgürlük tanıyacak bir düşünce gelişmemiştir. Öncelik yüksek güvenlik, minimum özgürlük olmuştur.
FİNLANDİYA OKUL GİRİŞİ
Finlandiya okullarında karşılaşacağımız şeylerden biri de okula giriş kısmında ayakkabıların çıkartılması. Bu uygulama ile çocuklar okula geldiklerinde ayakkabılarını okul girişinde çıkartıp okul içinde ister çorapları ile isterse okul içinde giyebileceği ayakkabı, terlik vb kullanarak dolaşabiliyorlar. Açıkçası ilk bu bilgiyi okuduğumda oldukça konforlu ve sağlıklı bir uygulama olduğunu düşündüm.Çünkü tüm gün okulda ayakkabılarla dolaşmak oldukça rahatsız edici bir durum ve ayrıca sokakta dolaştığın ve birçok mikrop, bakteri taşıyan ayakkabıları okul içinde giymek sağlığı tehdit edici bir durum olabilir.
TÜRKİYE DEVLET OKULU GİRİŞİ
Ayakkabıları çıkartmaktaki amaç ise biraz sonra sınıf düzenlemesi kısmında da açarak anlatacağım sınıfların halı kaplı olması ve özgür bir sınıf ortamının olması ile ilişkili bir durum. Bu şekilde bir uygulama çocuklara daha fazla özgürlük imkanı sağlıyor. Şimdi bana"Bu çocuklar hiç bahçeye çıkmıyor mu?"Diye soracaksınız. bunun da cevabını vereyim; çocuklar okul bahçesine çıkarken ayakkabılarını giyebiliyorlar ayrıca okul içinde laboratuvar gibi ortamlara ise koruyucu kıyafetler ve ayakkabılar giyerek
girebiliyorlar. Çocuklara ev rahatlığının sağlanması için gerekli olan tüm koşullar sunulmuş.
TÜRKİYE’DE DEVLET OKULLARI KORİDORLARI
Türkiye’de ki devlet okullarının koridorlarını baktığımızda ilk göze çarpan genel olarak uzun koridorlardan ve
koridor boyunca bir çok sınıftan oluşmasıdır.Bu koridorlara bakınca ise aklımda hemen Hitler’in Naziler için
yaptırmış olduğu otellerin koridorları belirir. Aslına bakarsanız çok da uzak değiller ya…
Türkiye devlet okullarının geneline baktığımızda durum bu görselde ki koridor şeklinden pek de farklı değildir. Son
zamanlarda okullara uğradığımda gördüğüm kadarıyla geçmişe oranla daha görselliğin yüksek olduğu koridorlar
oluşturuluyor, yine de bir öğrencinin teneffüs saatini değerlendirmesini sağlayacak bir koridor düzenlemesi yok.
Okulda bulunan kamu personellerinin çok az kısmı geliştirme çalışması yapıyor.
FİNLANDİYA DEVLET OKULLARI SALONLARI
Finlandiya devlet okullarında bahsettiğim üzere teneffüs saatleri oldukça uzun bu süre zarfında öğrenciler
kendilerini daha fazla geliştirebilsinler diye ilgi alanlarına göre çeşitli hobi köşeleri bulunmakta. Öğrenci kitap
okuyabiliyor, müzik yapabiliyor, teknolojik aletleri kullanıp araştırma yapabiliyor, isterse çeşitli oyunlarla zamanını
değerlendirebiliyor. Aynı zamanda öğretmen ve öğrencilerin bir arada vakit geçirebileceği oturma köşeleri de
mevcut.Okullarda bir bölüme kütüphane yapmak yerine okulun her köşesi kütüphane gibi kullanıyorlar, belki bir
merdiven boşluğunda, belki bir kapı ardında elinizi attığınız yerde bir kitap köşesi bir müzik aleti ile
karşılaşabilirsiniz.Ayrıca ortak kullanım alanlarında led ekranlarda haftanın önemli olayları, okulda olup
bitenlerden haberdar olmaları sağlanıyor. Herhangi bir kapalı alana yemekhane yerleştirilmemiş sınıfların açıldığı
geniş koridorlarda kafeler ile karşılaşabiliyorsunuz. kısacası okulun her bir metrekaresi değerlendirilmiş durumda.
Buraya kadar en çok hoşuma giden uygulama bu oldu diyebilirim. Serbest alan ve bu serbest alanın içine
serpiştirilmiş keşfetmeyi alevlendirici oyunlar çocukların yaratıcı düşünme, birlikte özgür bir ortamda hareket
etme(takım çalışması) becerilerini oldukça destekleyici. Bu özgür alanın içine yedirilmiş düzeni sağlayıcı bir
sistem… Keşfetmenin özgürlükle sağlanacağını savunan biri olarak, bu koridorlar bir korku filmi sahnesi
koridorlarından çıkmışcasına boş ve ürkütücü betondan keyiflidir diye düşünüyorum.
Finlandiya’da Sınıflar
Böyle esnek bir sınıf ortamı görmek gözlerimi yaşarttı desem pek yalan olmaz…
Evimizde ders çalışırken nasıl rahat ediyorsak o şekilde çalışırız.Kimimiz masada, kimimiz koltukta, kimimiz
yerde… Kendimden örnek verecek olursam, yere yatar pozisyonda ders çalışmayı, kitap okumayı her zaman çok sevmişimdir.Ayaklarımı uzatmak ve yeri hissetmek bana her zaman daha fazla güven hissi vermiştir. Aynı konforu hissedebileceğimiz bir ortamı elbette okulda da isteriz diye düşünüyorum. Eminim ki bir çok kişi de benimle aynı fikirdedir.Finlandiya da sınıf düzenlemesinde en göze çarpan şeylerden biri öğrenciler kendilerini rahat hissedebilecekleri şekilde derse katılım göstermeleridir. Bir öğrenci için bu özgürlük paha biçilemezdir herhalde. Sıralar dersin işleniş şekline göre öğrencilerin talepleri de dikkate alınarak ister bireysel ister grup şeklinde düzenlenebiliyor. Sadece sıra kullanımı da yok, görselde gördüğünüz gibi topun üstün de oturabilirler, minderlerin üstüne de, yere de…Ve bir de sıralar öğrencilerin boylarına göre ayarlanabilen yapıda. İster yerde, ister masada…
Bu oldukça konforlu ve özgürlüğün yüksek olduğu bir ortam değil mi?
Sınıfların içinde kitaplıklar ve çeşitli hobi köşelerinin olması da ortamı daha da eğitimci uyaranlarla dolduruyor.
Ayrıca dersliklerin arka bölümünde öğretmenin bir odası bulunmakta. Öğretmen dersten sonra öğrencileri ile
bireysel görüşmek veya ilgilenmek istediğinde ya da çalışmak istediğinde bu bölümü ofis olarak kullanabiliyor.
Öğretmenlerin ayrıca bir arada oturabilecekleri öğretmenler odası ve branş öğretmenlerinin beraber çalışmasını
sağlayacak çalışma odaları bulunmakta.( Özgür Işıklı)
Finlandiya’da okulların iç duvarları şeffaf olacak şekilde mimari edilmiş. Sınıfların kapıları dışarıdan birinin
derslikleri rahatça gözlemlenebilmesine olanak tanıyor.Bu tarz bir görünürlük öğrenci öğretmen etkileşimi daha da
artırıyor olabilir diye düşünüyorum.
Burası yemekhane değil, derslik! Lavabo neredeyse her sınıfta var ama ocak ve bulaşık makinesi yaygın olmamakla
birlikte kullanılabiliyor. Böylece hem kurabiye pişirip bulaşık yıkayıp sorumluluk almayı öğreniyorlar hem de ev
ekonomisi hakkında bir fikirleri oluyor.(www.cnnturk.com)
Türkiye’de Sınıflar
Türkiye de devlet okullarında maalesef ne serbest oturma düzeni ne de yeteri kadar eğitim materyalleri ile
donatılmış bir sınıfla karşılaşmak pek mümkün değil. Sınıf tasarımları standart ardı arkasına sıralanmış sıralar, bir
öğretmen masası ve bir tahta… Bilirsiniz okullarım demiş baş listesi vardır ve mutlak o malzemeler o sınıfta
bulunmalıdır. Listemize baktığımızda tahta ve demir parçalarının ötesinde şeyler bekliyor insan =en azından liste
içine alınmış güzel şeyler de var Atatürk portresi ve Gençliğe Hitabe gibi=hayalleri destekleyici, çekici bir şeyler…
Kısacası insan sabah yataktan" yine mi okul" nidaların yerine;“ işte okul zamanı” gibi sevinç bildiren söylemlerle
kalmak, güne istekle başlamak istiyor.
ATÖLYE /LABORATUVAR
Ne yazık ki Türkiye’ de bir çok devlet okulunda laboratuvar imkanları yeterli değildir. Okullarda bulunan
laboratuvarlar ise okul aile birliği ve veli işbirliği ile ya da bir yardımsever aracılığıyla kurmaktadır. Laboratuvarda
kullanılan malzemelerin yetersizliği, öğrencilerin rahatça ve özgürce kullanımına izin verilmemesi amacının dışına
çıkılmasına neden olmaktadır. Burada en üzüldüğüm durumlardan biri de bu sanırım. Bir millet ne kadar bilimden
fenden yoksunsa o kadar geri kalır ve ilerlemez. En içten temennim çocukların küçük yaşlardan itibaren bilimsel
çalışmalarla fizikle fenle iç içe büyümesidir. Bildiğim bir şey varsa o da ; hayal etmek ve üretmenin yolunun
bilimden geçtiğidir. Okullarımızda çocuklar için laboratuvar ortamlarına ve gereçlerine daha fazla ulaşım
sağlanmalı ve çocukların araştırma, keşfetme duyguları kamçılanmalıdır.
Finlandiya devlet okullarının atölye çalışmalarına bakacak olursak: Öğrenciler için devlet tarafından her türlü
malzeme karşılanmaktadır.Çocuklar malzemeleri dilediğince kullanabilir, yaratıcılığı en üst düzeyde kullanabilir.
Malzemelerden yararlanırken güvenilirliği için gerekli olan gereçler de mevcut. Bunun yanında kesici, delici, yakıcı
malzemeleri de kullanabiliyorlar. Bu oldukça etkileyici geliyor kulağa ve yine bir özgürlük sağlanmış ortam daha…
Not: Burada bir dipnot düşmek istiyorum. ülkenin büyük bir kısmı ormancılık geçim sağlamakta bu nedenle hem
kültürel açıdan, hem de ülkenin gelir kaynağının çocuklarında temel meslek becerisinin aşılanması açısından
okullarda atölye çalışmaları şeklinde çocuklara verildiği görülmektedir.
Şimdiye kadar size Finlandiya ile Türkiye devlet okulları arasındaki farkları göstermek için karşılaştırma yaptım.
Buradaki amacım aslında bir devlet okulunun öğrencinin ilgi ve isteklerine göre düzenlenmesinin eğitim kalitesini
ne denli yükselttiğini göstermekti. Bir ortam ne kadar teşvik edici olursa ve çocuğa öğrenmenin eğlenceli yanı
tattırılırsa o kadar başarının geleceğine inanıyorum. Ne yazık ki ülkemizde böyle bir eğitim ortamında eğitim almak
isteyen bir öğrencinin ya bol miktarda paraya sahip olması ya da bursiyer öğrenci olmak için çeşitli sınavlara tabi
tutulması gerekir. En üzücü olan durumlardan biri de bu sanırım, eşit eğitim imkanı sağlanmamış bir ortamda yarış
içinde gelecek kaygısını hissetmek…
Ülkemizde bulunan özel okul, özel ders, özel öğrenci, kavramları sınıflaşmanın, ayrıştırmanın ve başarısızlığın
temelini oluşturmakta. Başarının entegrasyondan geçtiğini, her koşulda birleştirici gücün varlığının hissedilmesi
gerektiğini ne vahimdir ki algılayamıyoruz. Bana göre milyarlar döktüğümüz ve kaliteli eğitimi bu koşula
bağladığımız sistemimiz de kaçırdığımız şeyler: eğitimin bir öğretmen bir eğitimci ve mümkün olduğu kadar
yardımcı malzemelerle olduğudur.
Kısacası para onların manda ve himayecisidir. Biz özerkliğimizi eşit eğitim imkanını seçerek yaşayalım. Belki bir
gün özel okulların olmadığı, bir fabrikatör çocuğu ile bir işçinin çocuğunun aynı sınıflarda aynı sıralarda eğitim
aldığını görebiliriz. Çünkü önemli olan içimizdeki istediğin harekete geçirilmesi gerisini zaten farklı farklı
alanlarda kendilerini ait hissettikleri ortamlarda başarıları ile çocuklarımız gösteriyor . Ne diyeyim hayallerimizi
yüksek tutalım beklentilerimizi alçak…
Köşe Yazarı: Sibel Süslü