İyi adamlar gerçekten var mı? Peki, iyi adamları hak eden kadınlar var mı?
.
İstanbul’da ailesinin üretimevini (fabrika) yöneten kadın, İzmir’e sayrı (hasta) annesini görmeye gider, çıkışta ise Nutuk’u okumak için bir uray betikevine (belediye kütüphanesi) girer. Masada okumasını yaparken karşıdaki masaya biri oturur. Başlarda sessizdirler, kaçamak bakış atarlar, ilk gün de öyle biter. Ancak sonra bir arayış başlar. Acaba adam yeniden gelecek midir? Ona doğru çekildiğini duyumsayar.
.
Adam, İzmir’de annesiyle yaşayan yakışıklı, ilkeli, efendi, dürüst bir adamdır. Mutlu olmasını bilen, iyiliği gözeten, haksızlık karşısında tepkisini koyan, kısaca iyi bir adamdır. Şu var ki o da kadına tutulmuştur. Tanışmaları ise onların yazgısı olmuştur.
.
Hakan ile Sibel; karşılaştıkları güçlükler karşısında, ki bu hem aileden hem çevreden hem de işten kaynaklıydı, birbirlerini yontmaya başlarlar. Olmazları, çıkmazları görüp oldurmaya, çıkarmaya girişirler.
.
Gel süre git süre ilişkileri başlar. Hakan’ın eski bir arkadaşı ortaya çıkınca işler sarpa sarar. Öte yandan Hakan’ı ele geçirmek isteyen kadınlar da yok değildir. Durum böyle olunca ikili arasında kıskançlık, kavga da kaçınılmazdır. Ancak dedik ya iyi bir adam o. Hem Sibel’e olan sevdası hem de kişiliğinin öne çıkan özellikleri, okuyucuya “Aslanım benim be!” dedirtiyor. Böyle adamların var olduğu da bir gerçek yalnız.
.
Kurgu sona doğru gelirken bambaşka bir ortama evriliyor, şaşırtıcı bir kurguya bürünüyor. Hem sürükleyiciliği artıyor hem de ters yana yatmasıyla güzel bir tat bırakıyor. Açıkçası beklemediğim bir sondu. Güzeldi. Yazarın dili yalın, anlatımı akıcı, olayların işlenişi güldürü, merak ögeleriyle beslenmiş. Ben severek okudum. Kapakta da yazdığı gibi “Aşk zoru sever.” Peki, ya siz böyle bir zorluğa hazır mısınız?
Okumanızı öneririm.
.
Betikle esen kalın.